Bursaspor’un bu sezonki yürüyüşünde her maç ayrı bir hikâye yazıyor. Arnavutköy karşılaşması da öyleydi. Skor tabelasında 3-1 yazıyor olabilir ama sahadaki mücadele bundan fazlasını anlatıyor.

Maçın ilk düdüğüyle birlikte yeşil beyazlılar, ev sahibi olmanın özgüveniyle yüklenmeye başladı. Taraftarın tribünden yolladığı enerji sahaya indi ve gol de erkenden geldi. Taha Batuhan’ın kafa vuruşu yalnızca ağları sarsmadı, aynı zamanda takımın maça nasıl bir iştahla çıktığını da gösterdi. O dakikadan sonra “bu maçı bırakmayız” hissi tribünden sahaya, sahadan kenara yayıldı.

Arnavutköy kolay lokma değildi. Zaman zaman orta sahada direndiler, savunmayı zorladılar. Ve nitekim bir savunma-kaleci anlaşmazlığında golü buldular. İşte tam o anda Bursaspor’un bu sezonki en önemli farkı ortaya çıktı: soğukkanlılık. Gol yemek, geriye düşmek ya da rakibi oyuna ortak etmek bu takımın dengesini bozmuyor. Hemen ardından Ertuğrul İdris’in uyanıklığı, Hakkı Türker’in skoru perçinlemesi… Bu refleks Bursaspor’un lig maratonunda en büyük silahı olacak.

Elbette eksiler de vardı. Defans hattındaki konsantrasyon kaybı, ilerleyen haftalarda çok daha pahalıya mal olabilir. Orta sahada topun biraz fazla kaybedildiği anlar da dikkat çekti. Ancak taraftarın desteği ve takımın oyuna tekrar tutunma iradesi bu kusurları örttü.

Bu galibiyet Bursaspor’a sadece üç puan kazandırmadı. Aynı zamanda “zirveye oynayan takım” psikolojisini de pekiştirdi. Başkan Enes Çelik’in maç sonu “kayıpsız yola devam” mesajı tesadüf değil. Çünkü artık şehir inanıyor, takım inanıyor, tribün inanıyor.

Arnavutköy engeli aşıldı. Ama asıl maraton şimdi başlıyor. Bu lig uzun, inişli çıkışlı, sürprizlere açık. Önemli olan, Arnavut kaldırımlarında yürür gibi her taşın üzerinde sağlam adım atmak. Bursaspor bunu başarırsa, yolun sonunda yalnızca bir sezon değil, çok daha parlak bir gelecek onları bekliyor olacak.