Demiryolu İş sendikasının BURULAŞ’a, 7 Mayıs 2025 günü asılan grev kararı üzerine dün Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in konu hakkında düzenlediği basın toplantısına katıldık. Konuşmasının bir bölümünde kısa bir video izletti basın mensuplarına. Demiryol-İş Sendikası Adapazarı Şube Başkanı Cemal Yaman’ın BURULAŞ çalışanlarına hitaben grev kararını astıktan sonra yaptığı konuşmadan bir bölüm.
Aynen şunları söylüyordu sendika başkanı hararetli hararetli "herhangi bir arkadaşımıza olumsuz bir uygulama yaptıkları takdirde... burulaşı yakmak da bizim görevimiz"
Başkan bozbey konuşmasında sendika başkanının kullandığı, barışçıl bir dil içermeyen ifadesine “Üzüldüğüm bir şeyi söyleyeyim. Sendika başkanımızın BURULAŞ’ı yakmakla ilgili bir ifadesi oldu. Bir sendika yöneticisinin bu sözü ifade etmesine kırıldığımı ifade etmek istiyorum. 3.3 milyon Bursalının adına, 13.800 civarında çalışan arkadaşlarımızın adına üzüldüm. Bu sözü söylenmemiş olarak kabul etmek istiyorum. BURULAŞ’ı bu günlere getiren çalışanlarımızın da bu lafı kabul etmemesi lazım. Bu lafın geri alınmasını da Bursalılar adına istiyorum” diye konuştu.
Demiryol-İş Sendikası Adapazarı Şube Başkanı Cemal Yaman’ın BURULAŞ çalışanlarına hitaben sarf ettiği "herhangi bir arkadaşımıza olumsuz bir uygulama yaptıkları takdirde... burulaşı yakmak da bizim görevimiz" şeklindeki ifadeleri, sendikacılık pratiği ve toplumsal sorumluluk açısından derin endişelere yol açmıştır. Bir hak arama mücadelesinin meşru sınırları içerisinde kalması beklenirken, bu denli provokatif ve yıkıcı bir dilin kullanılması kabul edilemez. Sendikacılığın temel amacı, çalışanların haklarını korumak ve iyileştirmek olmalıdır; bu süreç asla bir kurumun varlığını tehdit etme noktasına varmamalıdır.
Söz konusu talihsiz açıklama, sadece BURULAŞ gibi kamu hizmeti sunan bir kurumun işleyişini hedef almakla kalmamakta, aynı zamanda toplumsal barışı ve çalışma hayatındaki diyaloğu da dinamitleme potansiyeli taşımaktadır. "Yakmak" gibi şiddet içeren bir fiili görev addeden bir anlayışın, haklı talepleri dahi gölgede bıraktığı aşikardır. Bu tür söylemler, sendikal hareketin saygınlığına zarar vermekte ve sendikaların diyalog ve müzakere kanallarını kullanarak çözüm üretme kapasitesine olan güveni sarsmaktadır.
Sendika liderlerinin, üyelerini motive ederken kullandıkları dilin taşıdığı sorumluluğun farkında olmaları büyük önem taşımaktadır. Öfke ve hayal kırıklığı anlarında dahi, yapıcı ve çözüm odaklı bir üslup benimsemek, hem sendikanın, hem de çalışanların gerçek kazanımlar elde etmesi açısından elzemdir. Tehdit ve şiddet imaları içeren açıklamalar yerine, somut taleplerin net bir şekilde ifade edildiği, müzakere kapılarının açık tutulduğu bir strateji izlenmesi çok daha etkili olacaktır.
BURULAŞ, Bursa'nın toplu ulaşım ağının önemli bir parçasıdır ve binlerce vatandaş her gün bu hizmetten faydalanmaktadır. Bir sendika başkanının, olası bir anlaşmazlık durumunda bu denli hayati bir kurumu "yakma" gibi bir eylemle tehdit etmesi, en hafif tabirle akıl dışıdır. Kamu hizmeti veren bir kurumun kundaklanması fikri dahi tüyler ürperticidir ve hiçbir hak arama zeminiyle bağdaştırılamaz.
Bir sendika başkanının görevi, üyelerinin haklarını medeni zeminlerde ve hukukun üstünlüğü prensibiyle savunmak iken, “yakmak” gibi şiddet içeren eylemleri “görev” addederek telaffuz etmesi, sendikacılık ahlakıyla uyuşmamaktadır.
Bu noktada sormak gerekir: Sayın Yaman, siz neyi yakmaktan bahsediyorsunuz? Kimin malını tehdit ediyorsunuz? BURULAŞ, ne sizin ne de bir başkasının kişisel çiftliği değildir. Orası, Bursalı vatandaşların vergileriyle ayakta duran, onlara hizmet vermekle yükümlü bir kamu kuruluşudur. Çalışanlar da Bursalıların evlatlarıdır ve onların hakları elbette savunulmalıdır. Ancak bu savunma, “yakmak” gibi ilkel ve yıkıcı bir düsturla yapılamaz. Bu tür bir dil, hak arayışını gölgelemekte ve sendikal mücadeleyi itibarsızlaştırmaktadır.
Sonuç olarak, Demiryol-İş Sendikası Adapazarı Şube Başkanı Cemal Yaman'ın sözleri, sendikacılık adına talihsiz bir gaf olarak tarihe geçmiştir. Bu açıklama, sendikal mücadelenin meşruiyetini sorgulatacak nitelikte olup, diyalog ve barışçıl çözüm yollarının önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Sendika yöneticilerinden beklenen, gerginliği tırmandıran değil, aksine makul çözümlerin bulunmasına katkı sağlayan bir duruş sergilemeleridir. "Yakmak" değil, "yapmak" sendikacılığın şiarı olmalıdır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İrfan DUNDAR
BURULAŞ’I Yakmak Göreviymiş
Demiryolu İş sendikasının BURULAŞ’a, 7 Mayıs 2025 günü asılan grev kararı üzerine dün Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in konu hakkında düzenlediği basın toplantısına katıldık. Konuşmasının bir bölümünde kısa bir video izletti basın mensuplarına. Demiryol-İş Sendikası Adapazarı Şube Başkanı Cemal Yaman’ın BURULAŞ çalışanlarına hitaben grev kararını astıktan sonra yaptığı konuşmadan bir bölüm.
Aynen şunları söylüyordu sendika başkanı hararetli hararetli "herhangi bir arkadaşımıza olumsuz bir uygulama yaptıkları takdirde... burulaşı yakmak da bizim görevimiz"
Başkan bozbey konuşmasında sendika başkanının kullandığı, barışçıl bir dil içermeyen ifadesine “Üzüldüğüm bir şeyi söyleyeyim. Sendika başkanımızın BURULAŞ’ı yakmakla ilgili bir ifadesi oldu. Bir sendika yöneticisinin bu sözü ifade etmesine kırıldığımı ifade etmek istiyorum. 3.3 milyon Bursalının adına, 13.800 civarında çalışan arkadaşlarımızın adına üzüldüm. Bu sözü söylenmemiş olarak kabul etmek istiyorum. BURULAŞ’ı bu günlere getiren çalışanlarımızın da bu lafı kabul etmemesi lazım. Bu lafın geri alınmasını da Bursalılar adına istiyorum” diye konuştu.
Demiryol-İş Sendikası Adapazarı Şube Başkanı Cemal Yaman’ın BURULAŞ çalışanlarına hitaben sarf ettiği "herhangi bir arkadaşımıza olumsuz bir uygulama yaptıkları takdirde... burulaşı yakmak da bizim görevimiz" şeklindeki ifadeleri, sendikacılık pratiği ve toplumsal sorumluluk açısından derin endişelere yol açmıştır. Bir hak arama mücadelesinin meşru sınırları içerisinde kalması beklenirken, bu denli provokatif ve yıkıcı bir dilin kullanılması kabul edilemez. Sendikacılığın temel amacı, çalışanların haklarını korumak ve iyileştirmek olmalıdır; bu süreç asla bir kurumun varlığını tehdit etme noktasına varmamalıdır.
Söz konusu talihsiz açıklama, sadece BURULAŞ gibi kamu hizmeti sunan bir kurumun işleyişini hedef almakla kalmamakta, aynı zamanda toplumsal barışı ve çalışma hayatındaki diyaloğu da dinamitleme potansiyeli taşımaktadır. "Yakmak" gibi şiddet içeren bir fiili görev addeden bir anlayışın, haklı talepleri dahi gölgede bıraktığı aşikardır. Bu tür söylemler, sendikal hareketin saygınlığına zarar vermekte ve sendikaların diyalog ve müzakere kanallarını kullanarak çözüm üretme kapasitesine olan güveni sarsmaktadır.
Sendika liderlerinin, üyelerini motive ederken kullandıkları dilin taşıdığı sorumluluğun farkında olmaları büyük önem taşımaktadır. Öfke ve hayal kırıklığı anlarında dahi, yapıcı ve çözüm odaklı bir üslup benimsemek, hem sendikanın, hem de çalışanların gerçek kazanımlar elde etmesi açısından elzemdir. Tehdit ve şiddet imaları içeren açıklamalar yerine, somut taleplerin net bir şekilde ifade edildiği, müzakere kapılarının açık tutulduğu bir strateji izlenmesi çok daha etkili olacaktır.
BURULAŞ, Bursa'nın toplu ulaşım ağının önemli bir parçasıdır ve binlerce vatandaş her gün bu hizmetten faydalanmaktadır. Bir sendika başkanının, olası bir anlaşmazlık durumunda bu denli hayati bir kurumu "yakma" gibi bir eylemle tehdit etmesi, en hafif tabirle akıl dışıdır. Kamu hizmeti veren bir kurumun kundaklanması fikri dahi tüyler ürperticidir ve hiçbir hak arama zeminiyle bağdaştırılamaz.
Bir sendika başkanının görevi, üyelerinin haklarını medeni zeminlerde ve hukukun üstünlüğü prensibiyle savunmak iken, “yakmak” gibi şiddet içeren eylemleri “görev” addederek telaffuz etmesi, sendikacılık ahlakıyla uyuşmamaktadır.
Bu noktada sormak gerekir: Sayın Yaman, siz neyi yakmaktan bahsediyorsunuz? Kimin malını tehdit ediyorsunuz? BURULAŞ, ne sizin ne de bir başkasının kişisel çiftliği değildir. Orası, Bursalı vatandaşların vergileriyle ayakta duran, onlara hizmet vermekle yükümlü bir kamu kuruluşudur. Çalışanlar da Bursalıların evlatlarıdır ve onların hakları elbette savunulmalıdır. Ancak bu savunma, “yakmak” gibi ilkel ve yıkıcı bir düsturla yapılamaz. Bu tür bir dil, hak arayışını gölgelemekte ve sendikal mücadeleyi itibarsızlaştırmaktadır.
Sonuç olarak, Demiryol-İş Sendikası Adapazarı Şube Başkanı Cemal Yaman'ın sözleri, sendikacılık adına talihsiz bir gaf olarak tarihe geçmiştir. Bu açıklama, sendikal mücadelenin meşruiyetini sorgulatacak nitelikte olup, diyalog ve barışçıl çözüm yollarının önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Sendika yöneticilerinden beklenen, gerginliği tırmandıran değil, aksine makul çözümlerin bulunmasına katkı sağlayan bir duruş sergilemeleridir. "Yakmak" değil, "yapmak" sendikacılığın şiarı olmalıdır.