Göçü Durdurmanın Tek Yolu: Fabrika Kurmak Ama Doğayı Bozmadan
Yazının Giriş Tarihi: 18.10.2025 17:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.10.2025 17:14
Bursa’nın sanayi gücü ve ekonomik canlılığı, Türkiye’nin örnek aldığı bir başarı hikayesi. Ancak bu büyük hikayenin satır aralarında kalan Orhaneli, Keles, Büyükorhan ve Harmancık gibi dağ ilçeleri, yıllardır sessiz bir göç hikayesi yazıyor. Gençler, iş ve gelecek umuduyla Bursa merkezine veya başka şehirlere göç ediyor. Arkalarında ise boşalan köyler, kapanan okullar ve sessizleşen yaşam alanları kalıyor.
Dağ yöresinin bu tabloyu değiştirmesi için önce gerçeği kabul etmemiz gerekiyor: Tarım ve hayvancılık, artık tek başına sürdürülebilir bir geçim kaynağı değil. Arazinin dağlık yapısı, tarım alanlarının sınırlılığı, iklim koşullarının zorluğu ve ulaşım maliyetleri, üreticiyi zorluyor. Bu şartlarda, yöre halkının geçimini sağlamak giderek güçleşiyor. Dolayısıyla göç, bir tercih değil, çoğu zaman zorunluluk haline geliyor. Peki, bu gidişi tersine çevirmek mümkün mü? Elbette mümkün. Bunun yolu, yöre insanına kendi memleketinde iş imkânı sunmaktan geçiyor. Yani, doğayla dost, çevreyi kirletmeyen sanayi yatırımlarından…
Dağ ilçelerine uygun, küçük ölçekli, çevreci Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) bu anlamda umut olabilir. Burada bahsettiğimiz sanayi, dumanı tüten bacalar değil; el emeği, montaj, metal, tekstil ve bilişim destekli üretim gibi hafif sanayi kollarıdır. Bu tür yatırımlar hem istihdam yaratır hem de doğayı korur. Temiz üretim yapan fabrikalar, yöre gençlerine umut olurken, bölgenin doğal güzellikleri de zarar görmeden varlığını sürdürür. Ancak yatırımların önünde yıllardır duran en büyük engellerden biri, ulaşım zorlukları olmuştur. Dağ ilçeleriyle Bursa merkezi arasındaki yol ağı, yatırımcı açısından yüksek maliyet anlamına geliyordu. Doğancı Tüneli’nin yapılmasıyla bu sorun bir nebze olsun hafifledi; bölge ulaşımı kısmen rahatladı. Fakat bu yeterli değil. Şimdi sıra Kapıkaya Tüneli projesinde. Bu tünelin tamamlanmasıyla birlikte, Doğancı Tüneli ile entegre bir ulaşım hattı oluşacak ve dağ yöresinin Bursa’ya erişimi ciddi oranda kısalacak. Bu gelişme, yatırımcıların önündeki en büyük engeli ortadan kaldıracak ve bölgenin kalkınması için yeni bir dönemin kapısını aralayacaktır.
Dağ yöresinden yetişip bugün Bursa’da üretim yapan birçok sanayicimiz var. Onlar, bu toprakların azmini, çalışkanlığını ve üretme gücünü temsil ediyor.
Örneğin, Bursa Eldiven Sanayi (BES) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bulut, Orhaneli Dağgüney köyünden çıkmış bir girişimci olarak Bursa’da örnek bir başarı hikayesi yazdı.
Yıllar önce yalnızca 6 kişilik bir atölyeyle başladığı üretim yolculuğunu bugün 60’tan fazla çalışanıyla sürdürüyor. Ürettiği eldivenlerle hem yerel hem ulusal pazarda önemli bir yer edinen Bulut’un hikayesi, aslında tüm dağ yöresi gençleri için bir umut ışığıdır.
Benzer şekilde, dağ köylerinden çıkıp Bursa başta olmak üzere Türkiye’nin farklı şehirlerinde sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinde söz sahibi olan birçok hemşerimiz bulunuyor. Bu da gösteriyor ki, dağ yöresinin insan kaynağı potansiyeli son derece yüksek. Yöremiz sanayicilerine uygun yatırım şartları oluşturulursa, doğup büyüdükleri topraklara seve seve yatırım yapacaklardır. Bu sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel bir dönüşümün de başlangıcı olacaktır. Çünkü her kurulan fabrika, bir çok ailenin memleketinde kalması anlamına gelir.
Yöre insanının üretme isteği, girişimci ruhu ve doğaya olan saygısı, bu modeli başarıyla taşıyacak güce sahip. Bölgeye uygun planlanacak çevreci OSB’ler, sadece ekonomik değil, sosyal bir dönüşümün de kapısını aralayacaktır. Gençlerin memleketinde kalmasını sağlayacak, bölge insanının üretime katılımını artıracak, yerel ekonomiyi canlandıracaktır.
Bu bölgelerde kurulacak OSB’lerde çalışan gençler, artık göç etmek zorunda kalmayacak; atadan kalma topraklarını da işleyerek üretime katkı sunmaya devam edecekler.
Sonuç olarak, göçü durdurmanın en kalıcı yolu, yerinde üretimi desteklemektir. Dağ yöresinin kaderi değişebilir, yeter ki yatırımlar doğru planlansın, çevreye zarar vermeden istihdam yaratılsın. Çünkü bu toprakların hem emeğe hem doğaya sahip çıkmaya ihtiyacı var.
Unutmayalım; insanı yaşatmanın yolu, yaşadığı toprağa değer katmaktan geçer.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İrfan DUNDAR
Göçü Durdurmanın Tek Yolu: Fabrika Kurmak Ama Doğayı Bozmadan
Bursa’nın sanayi gücü ve ekonomik canlılığı, Türkiye’nin örnek aldığı bir başarı hikayesi. Ancak bu büyük hikayenin satır aralarında kalan Orhaneli, Keles, Büyükorhan ve Harmancık gibi dağ ilçeleri, yıllardır sessiz bir göç hikayesi yazıyor. Gençler, iş ve gelecek umuduyla Bursa merkezine veya başka şehirlere göç ediyor. Arkalarında ise boşalan köyler, kapanan okullar ve sessizleşen yaşam alanları kalıyor.
Dağ yöresinin bu tabloyu değiştirmesi için önce gerçeği kabul etmemiz gerekiyor: Tarım ve hayvancılık, artık tek başına sürdürülebilir bir geçim kaynağı değil. Arazinin dağlık yapısı, tarım alanlarının sınırlılığı, iklim koşullarının zorluğu ve ulaşım maliyetleri, üreticiyi zorluyor. Bu şartlarda, yöre halkının geçimini sağlamak giderek güçleşiyor. Dolayısıyla göç, bir tercih değil, çoğu zaman zorunluluk haline geliyor. Peki, bu gidişi tersine çevirmek mümkün mü? Elbette mümkün. Bunun yolu, yöre insanına kendi memleketinde iş imkânı sunmaktan geçiyor. Yani, doğayla dost, çevreyi kirletmeyen sanayi yatırımlarından…
Dağ ilçelerine uygun, küçük ölçekli, çevreci Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) bu anlamda umut olabilir. Burada bahsettiğimiz sanayi, dumanı tüten bacalar değil; el emeği, montaj, metal, tekstil ve bilişim destekli üretim gibi hafif sanayi kollarıdır. Bu tür yatırımlar hem istihdam yaratır hem de doğayı korur. Temiz üretim yapan fabrikalar, yöre gençlerine umut olurken, bölgenin doğal güzellikleri de zarar görmeden varlığını sürdürür. Ancak yatırımların önünde yıllardır duran en büyük engellerden biri, ulaşım zorlukları olmuştur. Dağ ilçeleriyle Bursa merkezi arasındaki yol ağı, yatırımcı açısından yüksek maliyet anlamına geliyordu. Doğancı Tüneli’nin yapılmasıyla bu sorun bir nebze olsun hafifledi; bölge ulaşımı kısmen rahatladı. Fakat bu yeterli değil. Şimdi sıra Kapıkaya Tüneli projesinde. Bu tünelin tamamlanmasıyla birlikte, Doğancı Tüneli ile entegre bir ulaşım hattı oluşacak ve dağ yöresinin Bursa’ya erişimi ciddi oranda kısalacak. Bu gelişme, yatırımcıların önündeki en büyük engeli ortadan kaldıracak ve bölgenin kalkınması için yeni bir dönemin kapısını aralayacaktır.
Dağ yöresinden yetişip bugün Bursa’da üretim yapan birçok sanayicimiz var. Onlar, bu toprakların azmini, çalışkanlığını ve üretme gücünü temsil ediyor.
Örneğin, Bursa Eldiven Sanayi (BES) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bulut, Orhaneli Dağgüney köyünden çıkmış bir girişimci olarak Bursa’da örnek bir başarı hikayesi yazdı.
Yıllar önce yalnızca 6 kişilik bir atölyeyle başladığı üretim yolculuğunu bugün 60’tan fazla çalışanıyla sürdürüyor. Ürettiği eldivenlerle hem yerel hem ulusal pazarda önemli bir yer edinen Bulut’un hikayesi, aslında tüm dağ yöresi gençleri için bir umut ışığıdır.
Benzer şekilde, dağ köylerinden çıkıp Bursa başta olmak üzere Türkiye’nin farklı şehirlerinde sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinde söz sahibi olan birçok hemşerimiz bulunuyor. Bu da gösteriyor ki, dağ yöresinin insan kaynağı potansiyeli son derece yüksek. Yöremiz sanayicilerine uygun yatırım şartları oluşturulursa, doğup büyüdükleri topraklara seve seve yatırım yapacaklardır. Bu sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel bir dönüşümün de başlangıcı olacaktır. Çünkü her kurulan fabrika, bir çok ailenin memleketinde kalması anlamına gelir.
Yöre insanının üretme isteği, girişimci ruhu ve doğaya olan saygısı, bu modeli başarıyla taşıyacak güce sahip. Bölgeye uygun planlanacak çevreci OSB’ler, sadece ekonomik değil, sosyal bir dönüşümün de kapısını aralayacaktır. Gençlerin memleketinde kalmasını sağlayacak, bölge insanının üretime katılımını artıracak, yerel ekonomiyi canlandıracaktır.
Bu bölgelerde kurulacak OSB’lerde çalışan gençler, artık göç etmek zorunda kalmayacak; atadan kalma topraklarını da işleyerek üretime katkı sunmaya devam edecekler.
Sonuç olarak, göçü durdurmanın en kalıcı yolu, yerinde üretimi desteklemektir. Dağ yöresinin kaderi değişebilir, yeter ki yatırımlar doğru planlansın, çevreye zarar vermeden istihdam yaratılsın. Çünkü bu toprakların hem emeğe hem doğaya sahip çıkmaya ihtiyacı var.
Unutmayalım; insanı yaşatmanın yolu, yaşadığı toprağa değer katmaktan geçer.