Geçen hafta “Yazın gelişi kıştan bellidir.” demiştik.
Aslında o cümlenin içinde gizli bir uyarı da vardı. Çünkü o gün de sahada oyun yoktu, mücadele eksikti, ruh yoktu. Haftalar geçti, değişen hiçbir şey olmadı. Bursaspor sahada var ama oynadığı futbol, bu kentin ruhunu yansıtmıyor.
Oyun yok.
Takım yok.
Yok oğlu yok.
Bu kadar net.
Sezon başından beri uyarılar yapıldı. Kadro yetersiz, oyun sistemi oturmamış, oyuncular birbirine uyum sağlayamamış durumda. Buna rağmen birkaç galibiyetle oluşan pembe tablo, gerçeği perdeledi. Ama artık perde yırtıldı. Karşımızda zayıf rakipler yok. Karşımızda gerçekten oynayan, mücadele eden, koşan takımlar var. Ve bu Bursaspor o tempoya cevap veremiyor.
Sahada topa sahip olma değil, topa dokunma var.
Oyunu okuma değil, oyunu izleme var.
Ruh yok, enerji yok, plan yok.
Bu sistem bu takıma uymuyor.
Oyuncuların fiziksel seviyesi düşük, mental dayanıklılığı zayıf. Hoca sürekli aynı kalıplarda ısrar ediyor ama o kalıplar bu kumaşa dar geliyor. Bursaspor geçmişinde her zaman karakterli, mücadeleci futboluyla övünürdü. Şimdi ise sadece geçmişiyle övünmek zorunda kalıyor.
Bu takım, bu şehirle bağ kuramıyor. Tribünle arada görünmez bir duvar var. Taraftar yürekten bağırıyor ama sahadakiler o sesi duymuyor. Her top kaybında tribün bir nefes daha eksiliyor. Her pas hatasında umut biraz daha sönüyor.
Kırklarelispor karşısında yaşanan, sadece bir yenilgi değil; bir kimlik kaybıydı. Rakip, inançla, istekle, enerjiyle oynadı.
Bizimkiler ise sadece formayı giydi.
Yazık…
Gerçekten yazık.
Beklentilere, emeğe, yeşil-beyaz renklere yazık.
Bursaspor’un sorunu sadece teknik değil. Bu bir ruh sorunu. Bu takım, sahaya çıktığında o kutsal formanın ağırlığını hissetmiyor. Oysa bu forma, ter ister, inanç ister, sorumluluk ister. Sadece isimle, sadece geçmişle kazanılmıyor hiçbir şey.
Bu şehrin takımı, kendi şehrinden kopmuş durumda. Taraftar, yönetim, teknik ekip ve futbolcular arasında bağ kalmadı. Herkes kendi dünyasında, ama bu kopukluk takımı eritiyor. Birer birer… Sessizce…
Artık bazı gerçeklerle yüzleşmek gerekiyor.
Bu oyun, bu anlayışla Bursaspor hedefine ulaşamaz. Bu şehir sabırlıdır ama sabır da bir yere kadar.
Adem Çağlayan’ın gömleği belli ki Bursaspor’a dar geliyor.
Belki niyeti doğru, belki isteği var, ama bu takım onun elinde büyümüyor, aksine küçülüyor. Futbol bazen sadece taktik değildir; duygudur, enerjidir, şehrin damarına dokunmaktır. O dokunuş şu an yok.
Bursaspor bir futbol takımı değil, bir umudun adıdır. O umudu sahada göremeyince, tribün de, şehir de yavaş yavaş tükeniyor.
Ve ne yazık ki, bizler her hafta aynı gerçeği tekrar izliyoruz:
Birer birer eriyoruz.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa DOĞRU
Birer Birer Eriyoruz
Geçen hafta “Yazın gelişi kıştan bellidir.” demiştik.
Aslında o cümlenin içinde gizli bir uyarı da vardı. Çünkü o gün de sahada oyun yoktu, mücadele eksikti, ruh yoktu. Haftalar geçti, değişen hiçbir şey olmadı. Bursaspor sahada var ama oynadığı futbol, bu kentin ruhunu yansıtmıyor.
Oyun yok.
Takım yok.
Yok oğlu yok.
Bu kadar net.
Sezon başından beri uyarılar yapıldı. Kadro yetersiz, oyun sistemi oturmamış, oyuncular birbirine uyum sağlayamamış durumda. Buna rağmen birkaç galibiyetle oluşan pembe tablo, gerçeği perdeledi. Ama artık perde yırtıldı. Karşımızda zayıf rakipler yok. Karşımızda gerçekten oynayan, mücadele eden, koşan takımlar var. Ve bu Bursaspor o tempoya cevap veremiyor.
Sahada topa sahip olma değil, topa dokunma var.
Oyunu okuma değil, oyunu izleme var.
Ruh yok, enerji yok, plan yok.
Bu sistem bu takıma uymuyor.
Oyuncuların fiziksel seviyesi düşük, mental dayanıklılığı zayıf. Hoca sürekli aynı kalıplarda ısrar ediyor ama o kalıplar bu kumaşa dar geliyor. Bursaspor geçmişinde her zaman karakterli, mücadeleci futboluyla övünürdü. Şimdi ise sadece geçmişiyle övünmek zorunda kalıyor.
Bu takım, bu şehirle bağ kuramıyor. Tribünle arada görünmez bir duvar var. Taraftar yürekten bağırıyor ama sahadakiler o sesi duymuyor. Her top kaybında tribün bir nefes daha eksiliyor. Her pas hatasında umut biraz daha sönüyor.
Kırklarelispor karşısında yaşanan, sadece bir yenilgi değil; bir kimlik kaybıydı. Rakip, inançla, istekle, enerjiyle oynadı.
Bizimkiler ise sadece formayı giydi.
Yazık…
Gerçekten yazık.
Beklentilere, emeğe, yeşil-beyaz renklere yazık.
Bursaspor’un sorunu sadece teknik değil. Bu bir ruh sorunu. Bu takım, sahaya çıktığında o kutsal formanın ağırlığını hissetmiyor. Oysa bu forma, ter ister, inanç ister, sorumluluk ister. Sadece isimle, sadece geçmişle kazanılmıyor hiçbir şey.
Bu şehrin takımı, kendi şehrinden kopmuş durumda. Taraftar, yönetim, teknik ekip ve futbolcular arasında bağ kalmadı. Herkes kendi dünyasında, ama bu kopukluk takımı eritiyor. Birer birer… Sessizce…
Artık bazı gerçeklerle yüzleşmek gerekiyor.
Bu oyun, bu anlayışla Bursaspor hedefine ulaşamaz. Bu şehir sabırlıdır ama sabır da bir yere kadar.
Adem Çağlayan’ın gömleği belli ki Bursaspor’a dar geliyor.
Belki niyeti doğru, belki isteği var, ama bu takım onun elinde büyümüyor, aksine küçülüyor. Futbol bazen sadece taktik değildir; duygudur, enerjidir, şehrin damarına dokunmaktır. O dokunuş şu an yok.
Bursaspor bir futbol takımı değil, bir umudun adıdır. O umudu sahada göremeyince, tribün de, şehir de yavaş yavaş tükeniyor.
Ve ne yazık ki, bizler her hafta aynı gerçeği tekrar izliyoruz:
Birer birer eriyoruz.